21 Ekim 2014 Salı

Koku..



      Bir Katilin Hikayesi..

      Edebiyat ve Sinemanın Muhteşem Ortaklığı...

   Patrick Suskind'in Edebiyat dünyasına bomba gibi düştüğü Koku romanı yıllar sonra sinema severlerle buluştu.. Kitapın her sayfasında farklı bir aromatik kokular olsa da yönetmen filmin her saniyesin de bu kokuları seyirciye buluşturamamış olsa da akıllar da kalıcı bir başyapıt ortaya koymuş..

   Grenouille'in kurbanları olan kızlardan, kokuları nedeni ile nasıl etkilendiği kitaptan satır satır burnumuza ulaşan bir durum iken, filmde kokularından ziyade daha çok güzellikleri nedeni ile seçilmiş oldukları izlenimi yaratılıyor..

   Patrick Suskind'in kitapta anlatmak istediği ile Tom Tykwer'in film de seyirciye izole ettiği konu çok farklı..  Aslın da iki eseri ortak noktalarından ayırdığımız da, iki ayrı büyük eser ortaya çıkıyor, fakat; filmin bir romandan uyarlandığını düşündüğümüz de ve o romanı okuduğumuz da film biraz basit kaçıyor, sadece gerilim unsuru olan ve ihtiyaç duyduğu kokuları elde etmek için ''güzel'' kızların peşine düşen ''sapık'' bir katil filmi karşımızda.. Fakat kitapta ana konu bu değil, daha çok derin, daha çok anlamlı ve bunu yansıtmak için yönetmenimize ve görüntü yönetmenimize olağan üstü bir yetenek olması gerektiğini düşünüyorum, düşünüyorum ama ne yazık ki başaramamışlar.. Yine de filmi romandan ayrı düşündüğümüzde sansasyonel...  

   

   

    Sevgilinin Ardından adlı filmden de tanıdığımız Ben Whishaw muhteşem bir oyunculuk ortaya çıkarmış.. Karaktere bürünmüş ve onu özümsemiş, karşınıza yargılayamayacağınız bir katil ortaya çıkartmış..

    



  Film de en çarpıcı sahne katilimizin idam edilirken, sakladığı parfümü çıkartıp sıkmasıyla bütün kalabalığın, ölüm sevinçlerinin yerine libidolarının artması ve sevişmeye başlamaları oluyor..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder