Serseri Mayınlar demeden önce söze Ferzan Özpetek'le başlamak istiyorum. Çünkü Film ve Yönetmen bütünlemesinden karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum..
1976 yılında Roma La Sapienza Üniversitesi’nde sinema tarihi öğrenimi için İtalya’ya gitti. Novana Akademisi’nde sanat tarihi ve kostüm, ve ‘Silvio D’Amico Tiyatro Sanatı Akademisi’nde yönetmenlik okumuş, Julien Beck, Living Teather ile işbirliğinden sonra, 1982 yılında ‘Scusate il Ritardo’ filminde Massimo Troisi’nin, daha sonra sokak sanatçısı rolüyle de ilk oyunculuk deneyimini yaşadığı ‘Son Contento’ filminde Maurizio Ponzi’nin yönetmen yardımcılığını üstlendi. Ferzan Özpetek, yönetmen yardımcısı olarak yaklaşık 15 yıl, Ricky Tognazzi, Lamberto Bava, Francesco Nuti, Sergio Citti, Giovanni Veronesi ve Marco Risi gibi farklı yönetmenlerle çalıştı.
İspanya, İtalya ve Türkiye arasında bir ortak yapım olan ve yapımcılığını Maurizio Tedesco ile birlikte üstlendiği ilk filmi ‘Il Bagno Turco - Hamam’ eleştirmenler tarafından büyük beğeni topladı ve hem İtalya’da hem de diğer ülkelerdeki festivallerde ilgiyle izlendi. 1997 yılının Mayıs ayında İtalyan sinema salonlarında gösterime giren ‘Hamam’ filmi aynı zamanda Cannes Film Festivalinin en prestijli bölümü olan ‘Quinzaine des Réalisateurs’de yer aldı. 1996-1997 yıllarında düzenli olarak İtalyan sinema salonlarında gösterimde olan film, video kaset olarak çıktığı 1998 yılının Şubat ayına kadar (39 hafta) seyircisiyle buluştu. Fransa, İngiltere, Hollanda, Almanya, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere 21 ülkeye filmin satışı yapıldı. Türkiye, Norveç, İsveç gibi çoğu ülkede gişe hasılat rekoru kırdı.
Ferzan Özpetek fimlerin de Hangi ülke gurur duymalı düşüncesi oluşuyor. Filmlerini İtalya'da çekmesi, oyuncuların İtalyan olması, yaşanmışlıkların İtalyanları anlatması, bize pek bir pay düşürmüyor gibi, yine de kendisnin Türk olması bizim avantajımız.. Gurur duymamıza neden oluyor..
Özpetek filmlerin de senaryosu kadar en çok sevdiğim kısım müzikleri, Özpetek'in filme koyduğu müzikler hem hikayeyi anlatıyor hem de bizi derinlere götürüyor, bir o kadar eğlenceli-bir o kadar hüzünlü..
Hani düşünürsünüz ya; sanatçılar eserlerin de kendinden ya da hayatından bir parçaya koyar mı diye ? Ferzan Özpetek her filmin de kendinden ve hayatından bir parça bırakıyor. Yaşanmışlıklarını, aile yapısını, yaşanmamışlıklarını, hayallerini, aşklarını.. Serseri Mayın'da en çok gözüme çarpan kısmı, kendi teyzesinden bir parça koymasıdır, Kendi hayatını anlattığı İstanbul Kırmızısı adlı kitapın da teyzesinden bahsetmiş, eve erkek atıp, gece erkeğini gönderdiğin de ''Evde hırsız var!'' diye bağırmasından ve ev halkının buna alıştığından muzip bir dille bahsetmişti. Aynı sahneyi 8. filmi olan Serseri Mayın'da işlemiş... Sanatçıların eserine bakarak aslında onları tanıya biliriz..
Filmin konusuna gelecek olursak, Güney İtalya'da Lecce şehrinde yaşayan, yörenin zengin ailelerinden biridir bu filmde sofralarına, sırlarına dahil olduğumuz. Yıllardır gizlenen bazı sırlar açığa çıkacaktır ve baba üzüntüden kalp krizi geçirir. Bunun üzerine aile kendi gerçekleriyle yüzleşmeye başlar. Film, hayata dair bir noktaya takılmaz, sanki tüm iniş çıkışları, tüm karar ve kararsızlıkları, tüm pişmanlıkları ve olması gerekenleri anlatmaya soyunmuş. Gizlenen sırrın açığa çıkmasından yola çıkarak filmin genel anlamda insanın hayatını yaşamak istediği gibi yaşaması gerektiği ve aile kuralları ve tabular yüzünden, başkaları tarafından yönlendirilen, başkalarının mutluluğu için yaşanan hayatların ziyan olacağını anlattığını söyleyebiliriz. Filmin hayat'ı çağrıştıran bir başka özelliği, trajik bir hikayeden yola çıksa da, komedinin oldukça ön plana çıkması, iniş çıkışların dengesi. Çok klasik bir deyimle kah gülüyor kah hüzünleniyoruz film boyunca, tempo devamlı değişiyor ve biz birden çok şey düşünüyoruz hayata dair. Sanki aslında küçük küçük alt hikayeler var filmde, çok fazla şey gösteren, düşündüren izleyiciye... Sinematografik anlamda da gayet başarılı bir filmle karşı karşıyayız. Geçmişle geleceği birleştirme üslubu çok hoş bir tat vermiş filme, hüzünlü, ama keyifli. Hele ki son sahne bu tadı doruklara ulaştırmış..
Rengarenk, hayat dolu, kremalı, balonlu, boyalı, biraz biberli, çokça şekerli bir karışım tatmak isterseniz, serseri mayınların coşkuyla patladığı bu filmi izlemenizi tavsiye ederiz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder